Bakan Özhaseki "Mahalle Tasarımı Fikir Yarışması" Ödül Törenine Katıldı

 

Bakan Özhaseki konuşmasına yarışmaya katkı sunan jüri üyelerine ve projeleri ile destekte bulunan tüm yarışmacılara teşekkür ederek başladı.

 

Yarışmaya katkıda bulunan projeler ve ödül olan projelerin bir gayret ve emek karşılığında şekillendiğine değinen Bakan Özhaseki hedeflerinin bu gayretler karşısında en azından yarışmacılara teşekkür etmek,  onları ödüllendirmek, biraz yüreklendirmek, cesaretlendirmek,  sonra da önümüzdeki günlerde bu konularda ortaya çıkan fikirleri daha da olgunlaştırarak yaşanacak bir hale getirmek, işi pratiğe dökmek olduğunu belirtti.

 

Geçmiş zamanlardaki mahalle kültürüne vurgu yapan Bakan Özhaseki şunları söyledi; “Şehir ve mahalle deyince herkesin aklına çocukluğundaki mahalleler, o güzel hatıralar, o iz bırakan güzel anılar gelir. Herkesin zihninde o mahalle dokusunu keşke bir daha olsa da yaşasak gibi bir tat, bir lezzet bırakır. Mahalleler bizim huzur bulduğumuz yerler, güven duyduğumuz yerler ve her an gidip orada hayatından stresinden kurtulup dinlenmek için can atacağımız yerler diye bakıyorum. Mahalle aslında bir ailedir. Mahalle aslında akraba ilişkisi demektir, komşuluk ilişkisi demektir”

 

Şehirlerin canlı organizmalar olduğunu ifade eden Bakan Özhaseki; “Şehirler canlı organizmalardır Aynı insan gibidir. Onlarda doğar büyür ve gelişirler. Aynı insanlar gibi şehirlerde kimi dönem çok kudretli dönemleri vardır. Kimi zamanda hastalandığı zamanlar vardır. Ve şehirler bakım ister şehirler ihtimam ister. Onlarında bir ruhu var. Şehirleri sadece taş yığınından ibaret görmek onları anlamamaktır” dedi.

 

1950’li yıllarda başlayan göçler Büyükşehirlerimizin etrafında devasa gecekonduların oluşmasına sebebiyet verdi diyen Bakan Özhaseki;  “O dönemde de idareciler vardı ama seyrettiler. İki türlü tavır oldu, bir tane gecekondu yapılırsa yıkarım diyordu ama bir tane gecekondu yıkarsa, 21 tanesi yapılmaya devam ediliyordu. Diğer siyasi akım ise bunlar gelsinler, yapsınlar diyordu. Bu gelenler bizim adamımız, bizim arka bahçemiz olur mantığıyla hareket edip işte o devasa çarpık yapılaşmaya sebebiyet verdiler. Göçlere hazırlıksız yakalandık, ideolojik yaklaşımla da o göçleri doğru kontrol edemedik” dedi.

 

Deprem riskinin fırsata dönüştürebileceklerini söyleyen Bakan Özhaseki; Burada yeniden bir inşaat faaliyetine girmeliyiz diye düşünüyoruz. En azından önümüzdeki deprem riskini bir fırsata dönüştürebiliriz. Sağlıksız şehirlere sahibiz derken, 20 milyon civarında yapı stoğu var. 1999 sonrası yönetmeliklere göre yapılan yapıların büyük çoğunluğunu sağlam kabul ediyoruz. Öncesinde yapılan yapı stoğu 15 milyon civarında. Bunların en az yarısı risk taşıyor. 7.5 milyon bağımsız birimin yenilenmesi ve dönüşmesi lazım. 2012 yılında Cumhurbaşkanımız bu sıkıntıları görerek kentsel dönüşüm yasasını hazırladı. Yasa çıktı, 5 yıldır da uygulanıyor. 5 yıl içinde dönüştürebildiğimiz ve önümüzdeki günlerde değiştireceğimiz yapı sayısı 1 milyon 100 bin civarında. Bu sayı bize yetmiyor. İyi niyetlerle yola çıkılan ortamda öyle niyetlerle karşılaşmışız ki kanun yapıcının iyi niyetini zorda bırakacak formüller geliştiriliyor dışarıda. İşte yeniden dersimize çalışıp tazeleme ihtiyacı hissettik. 7.5 milyon bağımsız birim riskliyse, 15 yıl içinde baştan sona yenilememiz gerekiyor” dedi.

 

Kentsel Dönüşüm faaliyetlerinin ülke ekonomisine büyük katma değerler sağlayacağına dikkat çeken Bakan Özhaseki şunlara değindi ; “Aklımız, bilgimiz, birikimimiz, finans gücümüz buna yeter. Tüm formüllerimiz buna hazır. Bir taraftan bunu yaparken 250 sektör de canlanmış olacak. Her yıl 500 bin yapının yenilenmesi piyasaya ekonomik olarak büyük bir katkı sağlayacak”

Bakan Özhaseki, daha sonra Mahalle Tasarımı Fikir Yarışmasında dereceye giren projelerin sahiplerine ödüllerini verdi.