Kütahya Valiliği
Kütahya Valiliği
Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği İl Müdürlüğü
Kütahya Valiliği
Kütahya Valiliği
İlimiz

 

KÜTAHYA
 


       Kütahya ili, Türkiye Cumhuriyetinin Ege Bölgesinde yer alan bir ildir. Kuruluş tarihi kesin olarak tesbit edilememekle beraber, tarihi M.Ö. 3000 yıllarına uzanmaktadır. Eski kaynaklara göre, Kütahya'nın antik çağlardaki adı Kotiaeon, Cotiaeum ve Koti şeklinde geçmektedir. İl topraklarına yerleşen en eski halk Friglerdir. M.Ö. 1200'lerde Anadolu'ya gelen Frigler, Hitit İmparatorluğunun topraklarına girdiler ve bir devlet olarak örgütlendiler. M.Ö. 676 'da Kimmeler, Frigya Kralı III. Midas'ı bozguna uğratarak Kütahya ve çevresine egemen oldular. Görülen iklim Karasal iklim ve bitki örtüsü bozkırdır. Alyattes'in Lidya Kralı olduğu dönemde Kimmer egemenliği yerini Lidya yönetimi aldı. M.Ö. 546'da Persler Lidya Ordusunun yenilgiye uğratarak Anadolu'yu istila etti. M.Ö. 334'de Biga Çayı yakınlarında Persleri yenilgiye uğratan İskender yörede üstünlük kurdu. Büyük İskender'in M.Ö. 323'te ölümü ile Kütahya ve yöresi komutanlarından Antigonos'a geçti. M.Ö. 133'de Roma yönetimine girdi. Piskoposluk merkezi haline getirildi. 1071'de Malazgirt Savaşı'nda Alp Arslan'a yenilen Bizans İmparatoru Romanus Diogenes'de tutsaklık dönüşü Kütahya'ya getirildi ve gözleri kör edildi. 1078'de Anadolu Selçuklu Devletini kuran Kutalmışoğlu Süleyman Şah Kütahya'yı da ele geçirdi. 1097'de Haçlıların saldırısına uğradı. II. Kılıç Arslan kaybedilen topraklarla birlikte Kütahya'yı geri aldı. 1277'de II. Gıyaseddin Keyhüsrev Kütahya yöresini Germiyanoğlu Süleyman Şah kızı Devlet Hatun'u Osmanlı Sultanı I. Murat'ın oğlu Yıldırım Bayezid'a verdi. (1381) Germiyanoğulları Beyliğinin toprakları Devlet Hatun'un çeyizi olarak Osmanlılara verildi. (Kütahya ve çevresi dahil) 1402 Ankara Savaşında, Bayezid'i ağır bir yenilgiye uğratan Timur, Kütahya'yı alarak II. Yakup Bey'e geri verdi. Kütahya daha sonra Osmanlılara geçti ve Sancak Merkezi oldu. Sultan II. Beyazıt'ın zamanında Şah İsmail yanlısı Şahkulu Kütahya'da ayaklandı. Bu isyan 1511 yılında bastırıldı. 19. yüzyıl'da Osmanlı Devletine başkaldıran Mısır Valisi Kavalalı Mehmet Ali Paşa'nın oğlu Kütahya'yı işgal etti. Sultan II. Mahmut ile imzalanan Kütahya Antlaşması ile Mısır askerleri Kütahya'yı terk etti. Avrupa'da 1848 ihtilalleri sırasında, Macarlar'da ayaklanmışlardı. Macar Ulusal Hareketi Avusturya ve Rusya tarafından bastırılınca hareketin önde gelenlerinden bazıları 1849'da Osmanlı Hükümetine sığındı. Başta Lajos Kossuth olmak üzere Kütahya 'ya yerleştirilen Macarlar, 1851'e kadar burada kaldılar. Kütahya 1867'de Hüdavendigar Vilayetine bağlı bir sancak merkezi iken, II. Meşrutiyetten sonra bağımsız bir sancak oldu. Milli Mücadele yıllarında, Ocak 1921'de Çerkez Ethem düzenli ordu çatışmasına sahne olan Kütahya, 17 Temmuz 1921'de Kütahya-Eskişehir Muharebelerinde TBMM Batı Cephesi ordusunun yenilmesi üzerine Yunanlıların işgaline uğradı. Büyük Taarruz'a kadar işgal altında kalan Kütahya, 30 Ağustos 1922'de kurtuldu. Kütahya 8 Ekim 1923'de Vilayet durumuna getirilmiştir.

 

                      Kütahya’yı gezerken….

-     Dünyanın İlk Antik Borsasının Çavdarhisar İlçesindeki Aizanoi’de kurulduğunu,

-     Zeus Tapınakları içinde Dünya’da en sağlam korunagelmiş tapınağın Aizanoi’de olduğunu,

-     Dünyadaki İlk Toplu İş Sözleşmesi’nin 13 Temmuz 1766’da Kütahya’da imzalandığını,

-     Avrupa ve Dünyadaki ilk ve tek Çini Müzesinin Kütahya’da olduğunu,

-     Evliya Çelebi’nin Kütahya’lı olduğunu, Osmanlı Devletinin kurucusu Osman Gazi’nin büyükannesi, Hayme Ana’nın türbesinin Domaniç İlçesi Çarşamba Köyü’nde olduğunu,

-     Kütahya’nın Germiyan Beyliğine 130 yıl başkentlik, Osmanlı Anadolu Beylerbeyliğine 400 yıl merkezlik yaptığını,

-     Türkiye’nin en önemli porselenlerinin Kütahya olduğunu,

-     Kütahya’daki termal kaynakların bin bir derde deva olduğunu……        Unutmayınız...                

 

 

 

KÜTAHYA TURİZM HARİTASI' na Erişmek İçin Tıklayınız

 

 EĞİTİM

   Kütahya'da bulunan Dumlupınar Üniversitesi fiziki yapı ve büyüklügü bakımından ülkemizin en önde gelen üniversitelerinden biridir. Kuşbakışı profili ise görülmeye değerdir.


 

 

TARİHİ ESERLER

 

KÜTAHYA ULU CAMİİ

          Gazi Kemal mahallesinde Vacidiye medresesi (bugünkü Kütahya Müzesi) ile II.Yakup Çelebi İmaret Mescidi (Eski Vahitpaşa İl Halk Kütüphanesi) arasında yer alır. 45*25 metrelik bir alanı kaplar. Kütahya' nın en geniş iç hacmine sahip tarihi yapısıdır. Avlusuzdur. Tamamen kesme taştan yapılmıştır. İki tam kubbe ve 6 yarım kubbe ile desteklenmektedir. Dikdörtgen biçimlidir. Minaresinin kaidesi kesme taş, gövde kısmı tuğladandır. Yapının bugünkü halinde doğu, batı ve kuzeyden olmak üzere üç girişi vardır. Beş bölümlü bir son cemaat yeri vardır. Batı tarafındaki bir bölüm 19.yüzyılda örülerek "Vahitpaşa Kütüphanesi" olarak kullanılmıştır. Dikkat çekici keçeli, saraçlı kapı örtüsü vardır. Kapılardan girildiğinde iç mekan ayrımı geniş, aydınlık ve ferah bir etkiye sahiptir. Yüksek kaideler üzerine yerleştirilmiş, hafif yivli, antik altı büyük sütun geniş mekanı görmeyecek şekilde iki kubbe ile altı yarım kubbeyi taşımaktadır. Sütun başlıkları sade, üstleri ise yastıklıdır. Kemerler ise koyu kırmızı ve gri olmak üzere iki renkli işlenmiştir. İki tam, altı yarım kubbe yanı sıra köşelerde de dört küçük kubbesi vardır. Caminin ortasında bir şadırvan vardır. Şadırvan üzerine altı küçük sütuna oturtulmuş ahşap tavanlı bir müezzin mahfili vardır. İç mekanın arka kısmının üstü boydan boya mahfilidir. Cami iç mekanında bütün yazı ve istif levhaları ile kalem işleri yoğun bir şekilde kullanılmış olmasına rağmen dağılışları göze batmayan dengeli bir süsleme oluşturmaktadır. Yapının bugünkü sahip olduğu mekan ferahlığı yanında kalem işleri 19.yüzyıl sonunda gerçekleştirilen en başarılı yapılardan biri olarak tanımlanmaktadır. Ancak çiniler diyarının bu muhteşem eserinde mihrabın sağında dört kareden meydana gelmiş kabe tasvirli çini kompozisyonu dışında çini bulunmaması dikkat çekicidir.

            Ulu Caminin ilk şekli ağaç direkli bir cami olarak Yıldırım Beyazıt tarafından yaptırılmaya başlanılmış, Ankara savaşından (1402) sonra oğlu Musa Çelebi tarafından tamamlanmıştır. (1410) Vakıf kayıtlarında camiden Yıldırım Beyazıt Han Camii olarak bahsedilmektedir. Ünlü seyyah Evliya Çelebi caminin Kanuni Sultan Süleyman döneminde Mimar Sinan tarafından tamir edildiğini de belirtmektedir. Kanuni, Rodos (1522-1523) ve Irakeyn (1534-1535) seferlerinde bir süre Kütahya' da bulunmuştur. Bu sırada binanın onarımı için seferlere katılmış olan Mimar Sinan' a talimat vermesi mümkündür. Bundan sonra da bazı onarımlar geçirmiş olmakla birlikte cami son şeklini 1893' de Sultan II.Aldülhamit Han zamanında almış ve bu son büyük onarım sırasında cami kubbeli olarak yapılmıştır. 1888' de başlayıp 1893' de bitirilen bu onarımda duvarlar temellere kadar yıkılıp, yeniden kesme taştan yapılmış, Aizanoi (Çavdarhisar)' dan getirilen sütunlar ve mermer plakalar kullanılarak kubbeli şekilde yeniden yapılmıştır. Ulu Camii, bundan başka sonuncusu 1961-1962' de olmak üzere küçük onarımlar da geçirmiş, zaman zaman kurşun kaplamalar değiştirilmiştir.

TAKVACILAR CAMİİ (Timurtaş Paşa Camii):
        Yıldırım Beyazıt' in ilk Kütahya valiliğinden sonra Kosova savaşına katılmak üzere Murad Hüdavendigarın yanına gittiği sırada Kütahya ve civarının muhafızlığına görevlendirilmiş olan Timurtaş Paşa tarafından 1389-1402 yılları arasında yaptırılmış olmalıdır. Aradan geçen uzun zaman içerisinde pek çok tamir görmüş olması gerekir. 1761 tarihlerinde Silahtar Mehmet Paşa tarafından onarım ve değişiklik yapılmıştır. 1834 yılında Kütahya Muaccelat nazırı Salih Efendi tarafından tekrar tamir ettirilmiştir. Yalnız Camii değil, İmaret, Medrese ve mescid olarak yapılmıştır. Bir yandan kuyumcular çarşısı, diğer yandan bedesten ve kavaflar çarşısı ile çevrili olduğundan, çarşının ortasında kaybolmuş, dış görünüşü ile kendini belli etmeyecek durumdadır. Uzaktan sadece 18.yy.' da eklenen kesme taş minaresi ile seçilebilmektedir. Mimari tekniği itibariyle diğer camilerden farklı olarak basık bir yapıdır.

MEYDAN CAMİİ (Aslan Bey Camii):
         Kayıtlarda "Aslanzade Mescidi" olarak geçmektedir. Şimdilerde Meydan Camii olarak tanınmaktadır. Kesme taş ile taş-tuğla kullanılarak yapılmış olup, kare planlı tek kubbelidir. Üç bölümlü son cemaat yerine sahiptir. Minaresi son cemaat yerindeki duvara bitişiktir. Dere kenarında ve oldukça kalın duvarlara sahiptir.Evliya Çelebinin "Meydan Mahallesinde Bey Camii" dediği yapı olması muhtemel Aslan Bey Camii' nde kitabe yoktur. Bicar Bey oğlu Aslan Bey' in Osmanlı emirlerinden olduğu anlaşılmaktadır. Geyve ve Tokat taraflarında da eserleri bulunan ailenin Selçuklu Dönemi devlet adamlarına dayandığı anlaşılmaktadır. 15.yy.' ın 2.çeyreğinde (1425-1450) yapıldığı tahmin edilen camiinin pek çok onarım geçirmekle birlikte ana hatlarıyla günümüze ulaştığı söylenebilir.

SARAY CAMİİ (Hisar Bey' i oğlu Mustafa Camii):
         Saray mahallesinde, tarihi hükümet konağının arka kapısındadır. Kütahya' da Saray Camii olarak bilinir. Asıl adı Hisar Bey' i oğlu Mustafa camiidir. Kitabeye göre camiyi yaptıran, II.Yakup Bey'in Subaşısı Hisar Bey'i Oğlu Mustafa Bey' dir. Duvarları bir kat kesme taş, bir kat 3 sıra tuğla ile örülmüştür. Tek kubbeli kare planlıdır. Orjinal mermer bir mihrabı, yine orjinal taş kesme ve çinilerle kaplı minberi vardır. Kütahya' daki en zengin çinili anıt eserlerden biridir. Osmanlı Döneminde Kütahya' nın üç cuma camisinden biri olarak görev yapmıştır. Sonuncusu 1957' de olmak üzere bir çok kez tamir görmüştür.

SAADETTİN CAMİİ (Saadet Camii):
         Büyük bedestenin kuzey çıkışı karşısında köşededir. Bodrum katında Hezar Dinari tarafından yaptırılmış olan bir sakahane vardır. Sakahanenin üzerinde bir de mescid bulunduğu ve Hezar Dinarinin burada gömülmüş olduğu bilinmektedir. Camii 1700' de yangında yok olmuş, 1824' de Derviş Mehmet Paşa tarafından tekrar yapılmış ancak 1866' da tekrar yanmıştır. Camii son şekli ile 1870 yılında İşkodralızade Hasan Hakkı Bey önderliğinde halktan toplanan paralarla kargir olarak yeniden, altında vakıf dükkanları ile birlikte yaptırılmıştır. Ufak tefek onarımlarla bugüne kadar gelmiştir.

KARAGÖZ AHMET PAŞA CAMİİ VE MEDRESESİ:
        Cumhuriyet Caddesi üzerinde küçük çarşı denilen semtdedir. Camii, medrese ve sübyan mektebi ile imaret bir arada planlanmıştır. Beylerbeyi ve Anadolu valisi Karagöz Ahmet Paşa 1509 yılında kurduğu vakıfla burada yaptırmaya başladığı camii, medrese, mektep ve imaret bitmeden Şah Kulu isyanında asiler tarafından şehit edilmiştir (1511). Vasiyeti üzerine hanımı, yarım kalan camii, medrese ve mektebi tamamlamış, imaret bitirilememiştir. Tamamen kesme taş kaplamalı büyük, tek kubbeli, revaklı son cemaat yeri bulunan, minare gövdesi tuğladan bir yapıdır. Eskiden kiremit çatılı iken sonradan çatı kaldırılarak (1970) onarımda kubbe ortaya çıkarılmış ve kurşunla kaplanmıştır.

KÜPECİK CAMİİ:
        Hamidiye mahallesi üzerinde taş köprü civarında, müderris yolu üzerindedir. 1911-1912 yapımı, iki katlı, alt katının eskiden sübyan mektebi olduğu bilinen bir yapıdır. Minarenin kaide kısmında tek çini üstünde Sultan Mehmet Reşat Tuğrası, caminin tavan göbeğinde sekizgen çerçeve içine alınmış dört parçadan meydana gelen çini levha dikkati çeker.

SULTAN BAĞI MESCİDİ:
        Gediz caddesi üzerinde, ara sokak başındadır. 19.yy.' ın ilk yarısında yapıldığı tahmin edilen yapı, son yıllarda onarım görmüş ve birde taş minare eklenmiştir.

ŞENGÜL CAMİİ (Celal Efendi Mescidi):
        Börekçiler mahallesinde Şengül Hamamının arkasındadır. Bitişiğinde bir çeşme ve çamaşırlık vardır. Camii girişindeki sundurmada bir sübyan mektebi olduğu kayıtlardan anlaşılmaktadır. Çeşme duvarlarına kitabe sanılarak şair Pesendinin bir bilmecesi iki parça mermer halinde yerleştirilmiştir.

Ammeten gördüm babamdan küçük amma etlice,

Kaldım aç, hemen çektim yedim lezzetlice,

Zahida korkma ya sende Rabbinden ruhsatlıca

Ara bul bahsi hadiste aç gözün dikkatlice.


Şair Pesendi' ye ait bu bilmecenin cevabını Ak Takke Hoca Efendi bulabilmiştir; "ÇEKİRGE".

Şengül camiine, haziresinde yatan Molla Celal Efendi' den ötürü "Celal Efendi Mescidi" de denilmiştir. Kare planlı tek kubbeli ve kiremit çatı ile örtülüdür. 16.yy.' ın ilk çeyreğinde yapıldığı tahmin edilmektedir.


LALA HÜSEYİN PAŞA CAMİİ:
         Lala Hüseyin Paşa mahallesindedir. Karşısında hamamı ile geniş bir avlu içinde ağaçlar arasındadır. Tek kubbeli, beş bölümlü son cemaat yerine sahip, avlusunda iki şadırvanı, haziresi, tuğla minaresi vardır. Mimar Sinan tarafından yaptırılmış olması kuvvetle muhtemeldir. Lala Hüseyin Paşa II.Selim' in Lalası olup, onun padişah olması ile 1566' da Kütahya valisi, daha sonrada 1566-1568 arasında Anadolu Beylerbeyi olmuştur. Camiinin yapımına bu yıllarda başlanmış olmalıdır. Cami ile birlikte bugün artık olmayan bir sübyan mektebi de yaptırılmıştır. Kesme taş kaplamalı yapı dengeli görünümü ile dikkat çeker. Minberi de taştır. 16.yy. Osmanlı mimarisinin klasik özelliklerini taşır.

HATUNİYE CAMİİ:
         Mecidiye mahallesi hatuniye sokağından girişi bulunan cami, yüksek tuğla mimarisi ile dikkati çeker. Planı asimetrik bir düzene sahiptir. Tek kubbeli caminin batısına kubbeli kare bir mekan daha eklenmiştir. Burası bu gün türbe halindedir. Son cemaat yerinin kubbeleri oldukça geniştir. 16.yy. sonlarında yapılmı, 17.yy. ortalarında Rabia Hatun tarafından onarılıp minare eklenmiştir. Türbesinde Rabia Hatun ve kızının yattığı söylenmektedir.

SULTANBAĞI HİSARALTI MESCİDİ (Dükkancılık Mescidi):
         Macar evinin karşısında harap vaziyettedir. Kitabesi ve hakkında bilgi yoktur.

SULTANBAĞI ÇATALÇEŞME MESCİDİ (Ahi Arslan Mescidi):
         Sultanbağı mahallesinde, şimdi kapatılmış olan derenin kuzeyindedir. Güney kısmının altında çamaşırlık vardır. Geniş saçakları ve külahlı ahşap ezan balkonu ile küçük mahalle mescidlerinin güzel örneğidir. 16.yy.' ın ikinci yarısında yapılmış olması muhtemeldir.

ÖZBEK CAMİİ:

         Hamidiye mahallesindedir. Külahlı şişkin taş minaresi ile dikkati çeker. 1699' da Müderris yaylası sırtlarında çadır kuran Özbek aşiretinden İbrahim Ağa tarafından bir çeşme ve sonradan da mescid olarak yapıldığı bilinmektedir. 1946' da onarım görmüştür. 1974' de mihrabı Vedat Çinicioğlu imalatı çinilerle kaplanmıştır. Bugünkü durumunu 18.yy. sonlarındaki onarımdan sonra almıştır.

ALİ (Alo) PAŞA CAMİİ:

        Cumhuriyet caddesi üzerinde, Gazi Kemal (Eski Şehreküstü) mahallesinde bulunmaktadır. Kagir, ahşap çatılı, kiremit örtülü, külliye halinde yapılmış olan yapının bugün medrese, sübyan mektebi ile eski şadırvanı ortada yoktur.Ahşap olduğu anlaşılan bu bölümler, yandıktan sonra bir daha ele alınmamış sadece camii bölümü yenilenmiştir. Kareye yakın dikdörtgen plan ile, buna batıdan bitişen ahşap eklerden meydana gelmektedir. Seyyit Süleymanağaoğlu Anadolu valisi Ali Paşa 1796' da yaptırmıştır. Kitabesi yoktur. Caminin çinilerle süslü mavi-beyaz kandil motifli orijinal bir mihrabı vardır. Bugünkü şekli Şeyh Hacı Ömer Efendi' nin öncülüğü ile halkın yardımları ile yüz sene kadar önce yapılmıştır.

MOLLABEY CAMİİ VE KÜLLİYESİ:
         Kütahya' da 19.yy. ortalarında yaptırılan en önemli külliye olarak ele alınabilir. Medrese, camii ve kütüphaneden müteşekkildir. Sadettin camii gibi fevkani (üst katı olan) bir yapıdır. Kütahya müftüsü Andız Köylü Abdurrahman Efendinin oğlu olan ve babasından dolayı Müftüzade Molla Bey olarak tanınan İbrahim Ethem Bey tarafından 1855-1856 tarihinde tamamlanan yapı halen Molla Bey Kur'an kursu ve camii olarak kullanılmaktadır. Kütahya' da külliye yaptırma geleneğinin son halkalarındandır. İbrahim Ethem Bey üç yıl kadar Kütahya kaymakamlığı yapmış, külliyenin minaresini annesi Fadik Hanım adına yaptırmıştır.

AHIRARDI CAMİİ (Dilsizoğlu Hacı İbrahim Camii):
        Onarım görmüş olmasına (1965) karşın, karakterini korumuş yapılarındandır. ilk şekli ile 1876 öncesinde Osmanoğlu Dilsizoğlu Hacı İbrahim tarafından yaptırılmıştır. 1965 onarımında mihrabı, vaaz kürsüsü ve mihrab duvarı Kütahya çinileriyle kaplanmıştır.

YEŞİL CAMİİ:
        Eski hükümet caddesi üzerinde Cumartesi pazarının girişindedir. Kare planlı, tek kubbeli, iki sütuna oturtulmuş kubbeli bir girişi bulunan yapı, kesme taştan onikigen gövdeli, köşklü minaresi ile dikkati çeker. Minare bu şekli ile Kütahya' da tektir. Ana mekanın içi, kubbe kilidinden zemine kadar adeta boş yüzey bırakılmadan ağır bir süsleme ile bezenmiştir. Alçı sıva üzerine kalem işi, yağlıboya, temperra, alçı kabartma malakari, altın yaldız, duvardan gelişen ve çok kollu kristal aplik ve avizeler, mahfilde kasetli, kakmalı bir tavan bulunmaktadır. Önceleri Recep Ağa Mescidi olarak bilinen bu yapının yerine Yahya Paşa genişletip yenileyerek ahşap fevkani bir yapı yaptırmıştır. Bu yapı yanınca 1858' de ahşap olarak tekrar yaptırılmış, sonunda Kütahya Mutasarrıfı Fuat Paşanın önderliği ve ilgisi ile 1905 yılında bugünkü şekli ile yapılmıştır.

KADİTLER CAMİİ:
         Lala Hüseyin Paşa caddesi üzerinde, hasır pazarı olarak bilinen bölgede çarşı içinde, üst katı tamamen kagir ve ahşap tavanlı olarak yapılmıştır. Yapının kuzeyinde su tesisleri özelliklerinden olan küçük bir sakahenesi bulunması dikkati çeken geleneksel yapı unsurlarındandır.

KARADONLU MESCİDİ (Pirler Mahallesi Mescidi):
         Pirler mahallesi, karadonlu sokağı köşesinde Şükrü Şeker evi ile Karadonlu Canbaba türbelerinin karşısındadır. 16.yy. sonralarında aynı yerdeki başka bir mescidin yerine yapılmıştır. 1980'de tamamen onarım görmüş, ahşap Ezan Köşkü yerine betondan yenisi yapılmıştır.

AHİ EVREN MESCİDİ (Hacı Evren Mescidi):
         Ahi Evren mahallesi cennet sokağındadır. 16.yy. sonlarında yapılan mescid 1917' de yenilenmiş 1956-1957'de onarılarak minare eklenmiştir. Mihrabı eski özelliğini korumuş olup karşı sokakta da bir zikir yeri bulunan Ahi Evren Türbe ve Tekkesi vardır.

MOLLA HALİL MESCİDİ (Kazasker Mescidi):
         16 yy. başlarında yapılan medrese bugün ayak- ta değildir. Sadettin cami köşesinden balıklı ya giden yolda, Muvakkithane'nin arkasındaki boşlukta, Pamuk Hanı'nın doğusunda kalmaktaydı. Yeri 20 yll öncesine kadar Kütahya Müftülüğü idi. Halili diye meşhur olan Halil Bin Mahmut Germiyani, istanbul'da müderrislik yaptıktan sonra Kütahya'ya gelmiş, burada kurduğu Medreseye hamamınıda vakf etmiştir. Yapının durumu hakkında da kayıtlarda bilgi yoksa da, avlulu bir medrese olması gerekmektedir .

RÜSTEM PAŞA MEDRESESİ:

         Balıklı caddesi ile Serçe sokağının kesiştiği köşede, çocuk parkı olarak kullanılan boş arsada bulunuyordu. Kanuni devrinde Rüstem Paşa tarafından 1550 yılında yaptırılmıştır. Kitabesi Kütahya müzesindedir . Önceleri Kütahya valisi iken Kanuni'ye damat olmuş daha sonra da Vezir-i Azamlık makamına getir- ilmiş olan Paşanın Medreseyi bu zaman da yaptırmış olduğu anlışlamtadır. Ne yazık ki bu yapının bugün yalnızca giriş kısmı (portal) ayakta kalabilmiş, diğer kısımları yok olmuştur. Ancak 1950'Ier de ressam ahmet Yakupoğlu tarafından yapılmış bir tablo binanın şekli hakkında bir fikir verebilmektedir. Resimde görülen kubbeli yapı Medresenin mescididir.

DARÜLKURRA:
         Balıklı mahallesinde, Balıklı Camiisinden Karaa sokağına çıkarken, tam karşıdaki evin bahçesinde bulunmaktadır. Dışarıdan görünmez. 1579 yılında Anadolu Beylerbeyi olarak görev yapan Cafer Paşa tarafından yaptırılmıştır.

BALIKLI TEKKESİ:
         Balıklı mahallesinde, Balıklı hamamının hemen güneyinde bulunur. 14.yy. sonu veya 15.yy. başında yapıldığı tahmin edilmektedir. Bina 17.yy'ın ilk çeyreğinde Şeyh Muslihüddin tarafından Halveti tekkesi olarak kullanılmış, bir ara Şeyh Bahşi Mescidi olarak tanınmış ve devrini tamamIamıştır. Doğusunda bir de haziresi bulunan yapıda hala restorasyon çalışmaları sürmektedir.

ŞEYH SALİH TEKKE VE TÜRBESİ:
         Balıklı caddesinde Molla Bey Camii ve Kuran kursuna bitişiktir. Tekke ve Mescit, Kütahya'da ayakta kalabilmiş, geç devir Tekke Mescitlerin en önemIilerindendir. 1854 yılında Hacı Halil oğlu Şeyh Salih tarafından Halveti Mesudiye Tekkesi olarak yaptırılmıştır.Şeyh Salih, tekkenin aynı zaman da ilk postnişidir. Tekkenin son Şeyhi 1936 yılında ölen merhum Şeyh Bekir Efendi' dir. Bu nedenle Bekir Efendi tekkesi diye de anılır.

MEVLEVİHANE DÖNENLER CAMİİ (Ergun Çelebi Zaviyesi):

        Eskiden 'Eski Kapan Altı' denilen yerde Ulu caminin doğusunda; Eydemir hamamı yanındadır. Bu gün Dönenler Camii adıyla anılan Semahane bölümü 1959 yılında vakıflar tarafından onarılarak ibadete açılmıştır Mevlevihane Asitane olarak bilinirdi.  Hezar Dinari Mescidi çekirdek baz alınarak etrafına semahane, dede hücreleri, meşruta ve kütüphane bina edilmiştir. Semahane, sonradan mescit olarak da kullanılmaya başlanınca Hezar Dinari Mescidi türbe haline getirilmiştir Türbe de Mevlana Celaleddin-i Rumi' nin torunu Ergun Çelebi ve yakınlarının sandukaları bulunmaktadır. Kütahya, Konya ve Afyon'dan sonra mevlevilik tarikatının üçüncü büyük merkezi olarak bilinir. Mevlana' nın torunu Ergun Çelebi' den başka oğlu Sultan Veled' de Kütahya' yı şereflendiren ve Kütahya'yı gerçekten seven beğenen meşhurlar arasındadır. Sultan Veled Kütahya için:

"Kütahya'da bir ay kalana ne mutlu,

İki ay kalacak olursanız, daha fazla müstefid ve münfeyiz olursunuz.

Kütahya kusursuz bir güzeldir.

Böyle kusursuz güzele zeval olur mu?

Ya Rab, bu memlekete kaza-bela verme,

Cennet Kütahya' nın ya altındadır ya üstünde,

Feda olsun Lahor, Keşmir, Tebriz Kütahya' ya."


demiştir. Bu sözleri Mehmed Dumlu Hoca, Feridun Nafiz Uzluk beyden,nakletmiştir. Bu gazel "Divan-ı Sultan Veled" de mevcut olup yayınlanmıştır. Semahanenin kütüphanesi sonradan Vahit Paşa Kütüphanesine devredilmiştir

İçeride türbeye açılan kemerin sağında "Adli" mahlası ile sultan II.Mahmud' un tuğrası ve iki tane kitabe vardır. Birinci 1812, ikincisi 1841' deki onarımlara ait kitabelerdir. Son onarım tarihi 1959' dur. Dede hücreleri olan kısım bu gün Vakıflar Bölge Müdürlüğü tarafından fakirlere yemek dağıtımda aşevi olara kullanılmaktadır. Kütahya mevlevihanesi, Konya ve Afyon' dan sonra erken dönem mevlevihaneleri içinde ve mevlevi dergahlarından 76 zaviye ve 14 asitaneden birisi olarak bilinirdi.

PAŞAM SULTAN TÜRBESİ (Seyyid Nureddin Zaviyesi):  

        14.yy.da Seyyid Nureddin tarafından kurulmuş bir ahi zaviyesidir. 1422 tarihli bir kitabesi vardır. Bir bölümü kuran kursu olarak kullanılmaktadır. Vaktiyle çok zengin vakıfları bulunan zaviyenin geniş bir kitleye hizmet verdiği anlaşılmaktadır.

KARAGÖZ PAŞA TÜRBESİ:
        Ahırardı mezarlığındadır. 1511 tarihinde yapılmış, 1961 tarihinde onarılmıştır. 6 yuvarlak sütun üzerine oturtulmuş, yuvarlak tuğla kemerlere tuğla kubbe bindirilmiştir. Kütahya merkezi ile, Anadolu valisi olan beylerbeyi Karagöz Ahmet Paşa 1511'de Şah Kulu isyanında Kütahya önünde şehit edilmiş ve Ahırardı mezarlığına defnedilerek üzerine türbe yaptırılmıştır.

FATMA ANA TÜRBESİ:
        Yeni mahallede Gavur Hamamı olarak bilinen hamamın biraz kuzeyinde, cadde kenarındadır. Yapım tarihi kesin olarak bilinmemektedir. Bugünkü şekfiyfe 19.yy. dan kalma olduğu sanılmaktadır.

AHİ EVREN TÜRBE ZAVİYESİ:

         Ahi Evren mahallesinde, Ahi Evren Mescidi ve çeşmesinden biraz kuzeyde cennet çeşme sokağındadır. Türbede kime ait olduğu bilinmeyen dört lahit ile bir zikir yeri vardır. Hakkında fazla bilgi yoktur. 14. yy.' a tarihlenmektedir.

ŞEYH BUHARİ TÜRBESİ (Gümüşesik Tekkesi):
        Eski hükümet konağı arkasına rastlayan Zeryen mahallesinde türbe sokaktadır.Türbede üç sanduka vardır. Birisi Şeyh Buhari' ye diğeri de Kütahya' lı Gazi Hüseyin Paşa' ya aittir.

SULTANBAĞI (Dört Direkli Türbe):
        Gediz caddesi üzerinde son zamanlarda yeniden yaptırılan dört direkli caminin doğusunda, yol kenarındadır. Burada daha önce dört sütuna dayalı bir açık türbe bulunduğu anlaşılmaktadır. İçinde kimlere ait olduğunu henüz bilmediğimiz büyükçe üç lahit bulunmaktadır. 16.yy. veya daha erken devirlerden kalmış olması mümkündür.

ULU CAMİİ TÜRBESİ:
        Vacidiye ile Ulu camii arasında, set üstündedir. Üzeri küçük bir kubbe ile örtülmüş, kiremit bir çatı altına alınmıştır. içinde tek bir lahit ve mezar taşı vardır. Kime ait olduğu bilinmeyen mezarın 15.yy. dan kalma olduğu ve caminin mimarı olduğu sanılmaktadır.

SUNULLAH GAYBİ TÜRBESİ:
        17.yy.' ın ikinci yarısından kalmadır. Musalla mezarlığındadır. Kesme taş kaplamalı, tuğla kubbeli küçük bir yapıdır. 17.yy. mutasavvıflarından olan Sunullah Gaybi, İstanbul' da Halveti Melami olarak yetişip Kütahya' ya dönmüş. Kütahya uleması tarafından zındıklıkla (Allah' a ve ahirete inanmamakla) suçlanınca (Hüda Rabbim) ile başlayan şiirini söylemiştir. Aşağıdaki beyit şiirlerine güzel bir örnektir.

"Taç marifet tacıdır, sanma başka taç ola, Taklit ile tok olan, hakikatte aç ola."

KÜÇÜK HAMAM:
        Bir kısmı 15.yy. başlarında Germiyanoğlu II.Yakup Beyin subaşısı ve kader arkadaşı olan Hisar Bey tarafından yaptırılmış, ondan oğluna miras kalmış, oğlu da Osmanlı Hükümdarı II.Beyazid in izni ile hamama küçük bir kadınlar bölümü ilave ettirilmiştir. Hamam son şeklini bu ilave ile 1848 de almıştır. Zaman zaman çeşitli onarımlar geçirmiş ve başka amaçlarla da kullanılmıştır. Şu an kafeterya olarak hizmet vermektedir.

EYDEMİR HAMAMI (Elvan Bey Hamamı):
        Cumhuriyet caddesinin sonunda, mevlevihanenin güneydoğusundadır. Ahi Erbasan caddesi ile Eydemir sokakları köşesinde yer alır. 15.yy. ortalarından kalmadır. Eski adı Elvan Bey Hamamı olarak geçen hamamı yaptıran Elvan Bey' den kaynaklar Çaşnıgir Başı olarak bahseder. Kitabesi ve hakkında daha kesin malumat alabileceğimiz bir belge henüz yoktur. Son yıllardaki onarımların hamamın eski şeklinde fazla değişiklik yapmadığı sanılmaktadır.

BALIKLI HAMAMI (Rüstem Paşa Hamamı):
        1549 yılında Kütahya'da Anadolu Beylerbeyliği yapmış, daha sonra Sadrazamlık makamına getirilmiş olan Rüstem Paşa tarafından bu dönemde yaptırılmıştır. Hem erkekler hem kadınlar kısmı bulunan bir çifte hamamdır. Harap hale geldiğinden, Vakıflar genel Müdürlüğü tarafından esaslı bir şekilde onarılıp halkın hizmetine sunulmuştur.

LALA HÜSEYİN PAŞA HAMAMI:
        Lala Hüseyin Paşa, Sultan II.Selim' in Lalasıdır. Anadolu Beylerbeyliği sırasında yaptırdığı bu hamam (1568-1570) küçük kare planlı tek bir hamamdır. Hamamın önünde tek bir sıra dükkan yer alır. Son zamanlarda onarım görmüş olup kullanıma açıktır.

KEMER HAMAMI:
        Maruf mahallesi kuzeyinde, Lala Hüseyin Paşa caddesi üzerinde, Kaditler Camiini geçtikten sonra yolun güneyindedir. 1950'deki yol genişletme çalışmasında soyunmalık kısmi kesilmiş bir çifte hamamdır. 16.yy. da yapıldığı tahmin edilen hamam özel mülkiyettedir.

ŞENGÜL HAMAMI:
       Börekçiler mahallesinde, kapan çayı kenarında (üzeri kapatılmış olduğundan bugün dere görünmez) Şengül Camii önündedir. Birçok değişikliğe uğramış, bazı bölümleri yıkılmış bulunmakla birlikte diğer kısımları halen hamam olarak çalışmaktadır. Dört yanı yolla çevrili tek hamamdır. 16.yy. sonralarında yapıldığı tahmin edilmektedir.

YENİ MAHALLE HAMAMI (Cedid Mahellesi Hamamı):
      19.yy. sonunda yapıldığı tahmin edilen hamam harap durumdadır. Fatma Ana Türbesine yakındır. Yapıldığından beri iyi şekilde çalıştırılamamıştır.

BÜYÜK VE KÜÇÜK BEDESTEN:
       Timurtaş Paşa Camii ile Saadettin Camii arasında bugün "Sebze Hali" ve "Bit Pazarı" olarak kullanılan binalardır. Daha çok birer "Arasta" görünümündedirler. Büyük Bedesten Fatih döneminin ünlü Sadrazamı Gedik Ahmet Paşa vakfıdır. Küçük Bedestenin ise Timurtaş Paşa vakfı olduğu sanılmaktadır.

KAPAN HANI:
       Bugün Mevlevihanenin doğusundaki alandan girilen aralıkta, sadece kitabeli kapısı kalmıştır. Eskiden kapan altı yada tahıl pazarı denilen yerdedir. Evliya Çelebi Karagöz Ahmet Paşa dönemi vakıflarından olan hanın güzellik ve ihtişamına hayran kalmıştır.

MUVAKKİTHANE:
       Balıklı mahallesinde Saadettin Camiinden Balıklıya giderken eski müftülük binası önündedir. Burasını kapıcıbaşı rütbesinde bulunan Kütahya mütesellimi Halil Kamili Ağa 1831-1832 yılında yaptırmıştır. Muvakkithane de birde II. Mahmud tuğrası bulunmaktaydı. Şimdi nerede olduğu bilinmiyor. içinde 3 tane saat ve bir yetkili bulunuyordu. Günlük hayatta doğru saatin bilinmesi ve namaz vakitlerinin bildirilmesi amacıyla kullanılmaktaydı.

HÜKÜMET KONAĞI(Yeni Adliye Sarayı):

      1907 yılı yapımı, son devir Osmanlı mimarisinin dikkate değer sivil yapılarındandır. Binanın cephesi düz karo çiniler süslemektedir. Hükümet konağının Kütahya yapıları içinde ilgi çekici bir yanı da, tamamen çini kaplı bir mescide sahip oluşudur. Bugünkü yapı, çağdaş bir Hükümet Konağı anlayışına uygun olarak 1893-1908 yılları arasında Kütahya valisi olan Giritli Ahmet Fuat Paşa tarafından yaptırılmıştır. 1908 meşrutiyetine kadar Kütahya'da görev yapıp, sonra ayrılmış olan Ahmet Fuat Paşa' nın Hükümet Konağı önünde bir büstü vardır. Alttaki cadde onun adını taşır. Yeşil Camii' de yaptırmış ve Ulu Camii tamir ettirmiştir.

MACAR EVİ:
      Kütahya'nın tarihçesi bölümünde Macar ulusunun Iiderlerinden Lajos Kossuth' un Kütahya' ya gelip iki yıl kadar kaldığını belirtmiştik. işte bu ikamet sırasında konuk olarak kaldıkları ev, Türk Macar kültür anlaşması çerçevesinde restore edilerek, müze haline getirilmiş olup, Kossuth'un bir kısIm eşyaları ve büstü burada sergilenmektedir. Müze ziyaretçilere açıktır.

KARA AHMET BEY TÜRBESİ:
      Evliya Çelebinin dedesi olan Kara Ahmet Bey hakkındaki bilgiyi Evliya Çelebi' nin meşhur seyahatnamesinde Kütahya bahsinde buluyoruz. 1678 yılında ziyaret ettiği memleketi Kütahya'da dedesi Kara Ahmet Bey'in mezarının Zeryen mahallesindeki evlerinin yanında olduğunu belirtmektedir. Bu bahisten yola çıkarak mezar bulunmuş, Kütahya Belediyesi tarafından bir Türbe yapılarak 20/10/1995 tarihinde ziyarete açılmıştır.

VAHİT PAŞA İL HALK KÜTÜPHANESİ:
      Osmanlı sarayında Reis'ül Küttab olan, ancak bilinmeyen bir nedenden dolayı azledilerek Kütahya' da oturmaya mecbur edilen Vahit Paşa 19.yy' ın ilk yarısında yetişen devlet adamlarının en önemlilerindendir. 1809 yılında Kütahya' ya gelen Vahit Paşa 1811 yılına kadar kütüphanesini kurar, 1812 yılından itibaren de halkın istifadesine sunar. Kütüphanenin ilk kuruluş yeri Ulu Caminin son cemaat yerinin girişe göre sağ tarafa düşen küçük bir odadır. Vahit Paşa, Kütahya' dan ayrıldıktan sonra da kurduğu kütüphanesine yardımını sürdürmüş, Halep ve İstanbul' dan kitaplar göndermiştir. Kuruluş kataloğunda 900 kitap bulunan kütüphane, kısa sürede 1200 cilde ulaşmış, Mevlevihane ve Molla Bey kitaplıklarının da ilavesi ile daha da artmıştır. Zaman içinde okuyucu sayısının artması, tarihi binanın rutubet alması nedeniyle tarihi el yazma ve basma kitaplar harap olma tehlikesiyle karşı karşıya kalmış, bunlar 1981 yılında İl Özel İdaresince yaptırılan Fuat Paşa caddesinde eski Hükümet Konağı bitişiğinde bir apartmanın 4.Katına taşınmıştır. Eski yeri çini müzesi yapılmak üzere restore edilmektedir. Vahit Paşa' nın temelini attığı kütüphane, Türkiye'nin sayılı yazma eser kütüphanelerinden kabul edilmektedir. Kütüphanede 3006 yazma, 3663 eski harfli basma ve 20.000 den fazla yeni harfli kitap mevcuttur (1981 sayımı).

ÇİNİLİ CAMİİ:
     
1973 yılı yapımı olan camii, iki katlı olup içi ve dışı tamamen çinilerle kaplıdır. Orta Asya Türk Mimarisi örnek alınarak yapılan camii, tek kubbeli ve sekizgen biçimli yapısı ile dikkaçt ekicidir. Kubbenin içi hat sanatı örnekleriyle süslenmiştir. Dünyada ve Türkiye' de bir benzeri olmayan camii, şehrimize pek çok hizmeti geçmiş meşhur Kütahya' lı Ressam Ahmet YAKUPOĞLU' nun şehrimizin kültür ve sanat koleksiyonuna kattığı orijinal ve müstesna bir eserdir.